Uykusuz gecelerden biri geçip gitti üzerimden. Sabah. Göz kapaklarımın tüm direnişine rağmen, oğlumun neşesiyle süzüldü yatağımın içine gün. Keyif...
Ama günlerdir tanımlayamadığım, yerini tam da bulamadığım o yumru yerinde duruyor hala. Göğsümün ortasında. Sanki yumruğumu ağzımdan içeri sokabilsem elimi uzatıp alabilecekmişim gibi. Ne kadar çiğnesem de yutamadığım bir lokma ayva gibi, gibi, gibi... Orada işte... Gitmiyor...
Gün hiçbir şey yapmadan geçiyor. Okuduğum kitapla ilgili bir kaç satır not, yiyecek abur cubur, bol kahve, bir iki parça kıyafetin ütülenmesi, çamaşır makinesini programlamak, yıkanan çamaşırları asmak, sıcak bir duş - belki iyi gelir-, bir iki telefon konuşması, gereksiz e-postaların ayıklanması, gerekli e-postaların gönderilmesi, kulağımda bütün bunlara eşlik eden müzik, göğsümde o yumru, aklım o ilk cümlede...
Ama günlerdir tanımlayamadığım, yerini tam da bulamadığım o yumru yerinde duruyor hala. Göğsümün ortasında. Sanki yumruğumu ağzımdan içeri sokabilsem elimi uzatıp alabilecekmişim gibi. Ne kadar çiğnesem de yutamadığım bir lokma ayva gibi, gibi, gibi... Orada işte... Gitmiyor...
Gün hiçbir şey yapmadan geçiyor. Okuduğum kitapla ilgili bir kaç satır not, yiyecek abur cubur, bol kahve, bir iki parça kıyafetin ütülenmesi, çamaşır makinesini programlamak, yıkanan çamaşırları asmak, sıcak bir duş - belki iyi gelir-, bir iki telefon konuşması, gereksiz e-postaların ayıklanması, gerekli e-postaların gönderilmesi, kulağımda bütün bunlara eşlik eden müzik, göğsümde o yumru, aklım o ilk cümlede...